İsrail'in stratejisi çöküyor, Hamas kazanıyor

 

 

Foreign Affairs dergisinde Robert A.Pape tarafından yayınlanan “Hamas Kazanıyor - İsrail'in Başarısız Stratejisi Düşmanını Neden Güçlendiriyor?” başlıklı yazıda İsrail’in 7 Ekim sonrası başlattığı Gazze saldırısı ve soykırımı ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.

 

Yazar, “İsrail yaklaşık 40.000 muharip askerle kuzey ve güney Gazze'yi işgal etti, nüfusun yüzde 80'ini zorla yerinden etti, 37.000'den fazla insanı öldürdü, bölgeye en az 70.000 ton bomba attı (İkinci Dünya Savaşı'nda Londra, Dresden ve Hamburg'a atılan bombaların toplam ağırlığından daha fazla), Gazze'deki tüm binaların yarısından fazlasını yıktı ya da hasar verdi ve bölgenin su, gıda ve elektriğe erişimini kısıtlayarak tüm nüfusu kıtlığın eşiğine getirdi” derken bazı İsrailli liderlerin yaşanan sivil kayıplar ve ağır yıkımın Hamas’ı yok etme hedefi uğruna göze alınabilir kayıplar olduğunu savunarak hareket ettiklerini vurguluyor.

 

İsrail’in bu ölçüsüz ve acımasız saldırısını, ABD’nin 1966-67 yıllarında Vietnam’ı işgalinde kullandığı ve başarısızlığı sonradan ortaya çıkan saldırısına benzeterek Güney Vietnam'ın büyük bölümünü kasıp kavuran devasa "ara ve yok et" operasyonları sırasında Vietkong’un zarar görmediği bilakis daha da güçlendiğine vurgu yaparak İsrail’in de saldırılarının Hamas’ı zayıflatmak yerine güçlendirdiğini ifade ediyor.

 

Hamas’ın bilinen militan sayısının 40.000 civarında olduğu ve ABD istihbarat birimlerince yapılan değerlendirmelerde yaklaşık 10.000 Hamas militanının şehit edilmiş olabileceği, Hamas’ın militan ve yönetici kadrolar düzeyinde geçen sekiz aylık şiddetli saldırılara rağmen gücünü büyük oranda koruduğunu; İsrail’in temizlendiğini iddia ettiği Kuzey Gazze’de bile Hamas militanlarının İsrail güçlerine hala ölümcül darbeler vurabildiğini ifade eden yazar, sivil halkın aktif savaşan militanların sahada işlerini kolaylaştırırken işgal güçlerine de bilgi vermeme konusunda daha bir kararlı olduklarını vurguluyor.

 

Devletler ve onlara karşı silahlı savaşım veren örgütler arasındaki savaşlarda öldürülen militan sayısının bir başarı ölçütü olamayacağını savunan yazar şöyle devam ediyor: “Ceset sayılarına gösterilen kölece ilgi, taktik ve stratejik başarıyı birbirine karıştırma ve grubun anlık kayıpları artarken bile rakibin stratejik gücünün artıp artmadığını gösterecek temel ölçütleri göz ardı etme eğilimindedir. Bir terörist ya da isyancı grup için gücün temel kaynağı mevcut savaşçı kuşağının büyüklüğü değil, gelecekte yerel toplumdan destekçi kazanma potansiyelidir.

 

Hamas gibi militan bir grubun gücü, ekonomilerinin büyüklüğü, ordularının teknolojik gelişmişliği, ne kadar dış destek aldıkları ve eğitim sistemlerinin gücü gibi analistlerin devletlerin gücünü değerlendirmek için kullandıkları tipik maddi faktörlerden kaynaklanmaz. Hamas'ın ve genellikle ’terörist’ ya da ‘isyancı’ gruplar olarak adlandırılan diğer militan devlet dışı aktörlerin en önemli güç kaynağı, özellikle de grubun ölümcül kampanyalarını yürüten ve bu uğurda ölmesi muhtemel yeni nesil savaşçıları ve ajanları cezbetme becerisidir. Ve bu adam devşirme kabiliyeti nihayetinde tek bir faktöre dayanır: bir grubun kendi toplumundan aldığı desteğin ölçeği ve yoğunluğu.

 

Bir toplumun desteği bir ‘terörist’ ya da ‘isyancı’ grubun saflarını yenilemesine, kaynak kazanmasına, tespit edilmekten kaçınmasına ve genel olarak ölümcül şiddet kampanyalarını harekete geçirmek ve sürdürmek için gerekli insan ve maddi kaynaklara daha fazla erişmesine olanak tanır.”

 

Halk arasındaki popülaritesi ile gittikçe güç kazanıp günümüzde etkin birer siyasal aktör durumuna gelen hareketlere Lübnan Hizbullah’ını örnek veren yazar, İsrail’in 1982-1999 yılları arasında Güney Lübnan’ı işgali sırasında bir yandan işgal güçlerine karşı silahlı direniş yapan örgütün bir yandan da sivil toplum çalışmaları yoluyla artık “bugün yaklaşık 40.000 savaşçıdan oluşan silahlı kanadı da olan ana akım bir siyasi partiye dönüştü” ‘ğünü söyüyor. Halk desteği ile silahlı hareketin etkin birer siyasal güç haline geldiği durumlara örnek olarak ayrıca Sri Lanka'da Tamil Kaplanları’nı, Peru'da Aydınlık Yol’u, Türkiye'de PKK’yi ve Afganistan'da Taliban’ı örnek veriyor. Yazar İŞİD ve Alkaide’yi de bu örgütlerden saymış ama biz bu iki örgütün yazarın kastettiği anlamdaki bir halk desteğine sahip olduğunu düşünmüyoruz. İŞİD, bırakın bir halk desteğine sahip olmayı, özgün bir fikir ve yapılanması da olmayan tamamen laboratuvarda üretilmiş bir sosyal aparattan başka bir şey değildir.

 

ABD’nin Irak’ı işgalinde ilk yıllarda yoğun katliamlara giriştiği ve katliamlar büyüdükçe ABD’ye karşı isyanın da büyüdüğü ama süreç içinde ABD’nin taktik değiştirerek Sünni ve Şii halkın temsilcileri ile geliştirdiği ilişkiler sonucunda silahlı direnişin gittikçe arkasındaki halk desteğini kaybettiğini vurguluyor.

 

Hamas’ın yaşanan savaş sonrası güncel durumu ile ilgili değerlendirmelerde kullanılması gereken kriteri şöyle ifade ediyor: “Grubun gerçek gücünü değerlendirmek için analistler Filistinliler arasındaki desteğinin çeşitli boyutlarını göz önünde bulundurmalıdır. Bunlar arasında Hamas'ın siyasi rakiplerine kıyasla popülaritesi, Filistinlilerin Hamas'ın İsrailli sivillere yönelik şiddetini ne ölçüde kabul edilebilir bulduğu ve İsrail'in Gazze'ye yönelik devam eden işgalinde kaç Filistinlinin aile üyelerini kaybettiği yer alıyor.”

 

Yazar, Oslo anlaşmalarından sonra 1993 yılında kurulan ve İsrail kurumlarıyla işbirliği yapan bir anket kuruluşu olan Filistin Politika ve Anket Araştırmaları Merkezi (PSR)’nin savaş koşullarında anket yapmanın zorluklarını hesaba katmak için geçici barınaklardaki yerinden edilmiş insanlarla görüşmeleri de dahil ettiği ve görüşülen katılımcıların normal sayısını yaklaşık iki katına çıkardığı anketinden sonuçlar paylaşıyor : Buna göre savaşın başından bu yana hem Gazze hem de Batı Şeria’da Hamas’a olan destek ciddi manada artmış ve Batı Şeria’da Hamas, El-Fetih’i açık ara geride bırakmış durumda.

 

Gazze'deki Filistinlilerin yüzde 60'ı mevcut savaşta bir aile ferdinin öldüğünü, dörtte üçünden fazlası ise bir aile ferdinin öldüğünü veya yaralandığını bildirmiştir

 

PROPAGANDA GÜCÜ

 

Hamas’ın halk arasındaki popülaritesinin en büyük kaynaklarından birinin de yoğun olarak kullanılan sosyal medya mecraları olduğunu vurgulayan yazar bu konuyla ilgili yapılmış bir çalışmadan örnekler veriyor:

 

Chicago Üniversitesi Güvenlik ve Tehditler Projesi'nde Arapça Propaganda Analiz Ekibi - Arapça militan propagandası toplama ve analiz etme konusunda uzmanlaşmış Arap dilbilimcilerden oluşan özel bir grup - Hamas ve askeri kanadı Kassam Tugayları tarafından üretilen ve 7 Ekim sonrasında tugayların resmi Telegram kanalında dağıtılan Arapça propagandayı inceledi.

 

Materyaller üç tema üzerinde yoğunlaşıyor: Filistin halkının savaşmaktan başka seçeneği yok çünkü İsrail askeri operasyonlara katılmasalar bile tüm Filistinlilere karşı tarifsiz zulümler yapmaya kararlı; Hamas'ın liderliğinde Filistinliler İsrail'i savaş alanında yenebilir; ve savaşta ölen savaşçılar onur ve şerefle ödüllendirilecek.”

 

Yapılan anket ve analiz çalışmalarının detayları için aşağıda linki verilen yazının orijinal metnine bakabilirsiniz.

 

SONUÇ

 

Yazar, arkalarında sivil halk desteği olan silahlı bir hareketin sadece silahla alt edilemeyeceğine vurgu yaparak Hamas ile ilgili şu ifadeyi kullanıyor:

 

Hamas'ı yenmek için sadece askeri bir çözüm yok. Grup, mevcut savaşçı sayısının toplamından daha fazlasıdır. Aynı zamanda çağrışım yapan bir fikirden de fazlasıdır. Hamas özünde şiddet olan siyasi ve toplumsal bir harekettir ve yakın zamanda ortadan kalkmayacaktır.”


KAYNAK:http:// https://www.foreignaffairs.com/israel/middle-east-robert-pape

Özet
:
Foreign Affairs dergisinde Robert A.Pape tarafından yayınlanan “Hamas Kazanıyor - İsrail'in Başarısız Stratejisi Düşmanını Neden Güçlendiriyor?” başlıklı yazıda İsrail’in 7 Ekim sonrası başlattığı Gazze saldırısı ve soykırımı ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.
Resim
Türkçe
X