İttihad'ul Ulema'nın Kürt raporu ve DEM'lilerin tepkisi

 

 

 

 

TBMM’de Kürt Sorunu ve İttihad'ul Ulema’nın Çözüm Önerileri: DEM’in Tepkisi ve Çözüm Sürecinin Zorlukları

 

TBMM’de devam eden Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun 11’inci toplantısında, İttihad'ul Ulema Başkanı’nın sunduğu “Kardeşliğin Tahkimine Dair Tespit ve Çözüm Önerileri Raporu” tartışma yarattı. Doğu ve Güneydoğu’da medreselerde İslami ilimler eğitimi veren alimlerin oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşu olan İttihad'ul Ulema’nın raporu, Kürt sorununun çözümü için kapsamlı ve gerçekçi öneriler sunuyor. Ancak raporu dinleyen DEM grubu milletvekilleri, içeriğe tepki göstererek toplantıyı terk etti.

 

Raporun Öne Çıkan Önerileri

 

İttihad'ul Ulema’nın raporu, Kürt sorununun tarihî, siyasî, kültürel ve sosyolojik boyutlarını ele alarak adalet ve kardeşlik temelinde çözüm önerileri sunuyor. Rapor, Türk ve Kürt halklarının bin yıllık ortak tarihine vurgu yaparak, bu birlikteliğin İslam ortak paydasında güçlendiğini belirtiyor. Sorunun kaynağını, Cumhuriyet döneminde uygulanan ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına bağlayan rapor, bu politikaların yol açtığı mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini savunuyor. Rapordan bazı kilit öneriler şunlar:

 

  1. Etnik Temelli Yaklaşımların Terk Edilmesi: Devletin tekçi ulus-devlet anlayışından vazgeçmesi ve eşit vatandaşlık ilkesine dayalı yeni bir anayasa hazırlanması gerektiği belirtiliyor. Özellikle Anayasa’nın 66. maddesindeki vatandaşlık tanımının, hiçbir etnik grubu dışlamayacak şekilde yeniden düzenlenmesi öneriliyor.
  2. Anadilde Eğitim Hakkı: Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesi ve yeterli talep olması halinde diğer dillerde de anadilde eğitimin önünün açılması gerektiği vurgulanıyor. Anayasa’nın 42. maddesindeki engelleyici hükmün kaldırılması talep ediliyor.
  3. Yerleşim Yeri İsimlerinin İadesi: Kürt halkının hafızasında olumsuz izler bırakan isimlerin, okul, cadde ve mahallelerden kaldırılarak yerleşim yerlerinin asli isimlerine dönmesi öneriliyor.
  4. Bölgesel İlişkilerin Güçlendirilmesi: İran, Irak ve Suriye’deki Kürt akrabalarla insani ilişkilerin kolaylaştırılması için sınırların sembolik hale getirilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu madde, özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Suriye’deki Kürtlerle bağların güçlendirilmesini hedefliyor.
  5. Ekonomik ve Sosyal Adalet: Bölgedeki ekonomik kalkınmışlık farkının giderilmesi için adil yatırımlar yapılması ve boşaltılan köylere dönüşün teşvik edilmesi öneriliyor.
  6. Medreselerin İhyası: Toplumun ahlaki yapısının güçlendirilmesi ve kardeşlik bağlarının yeniden tesisi için medreselerin resmi eğitim kurumları olarak tanınması ve icazet belgelerine denklik verilmesi gerektiği savunuluyor.

 

Raporun tam özeti için 15 Eylül 2025 tarihinde www.haberfikir.com 'da yayınlanan “İttihad'ul Ulema Raporu ve Kürt Sorunu” başlıklı yazıya göz atabilirsiniz.

 

DEM’in Tepkisi ve Sorunun Derinliği

 

Normalde Kürt sorununun çözümüne yönelik böylesine kapsamlı bir rapordan memnuniyet duyulması beklenebilir. Ancak DEM milletvekillerinin toplantıyı terk etmesi, sorunun çözümünde karşılaşılan temel bir engeli gözler önüne seriyor: PKK ve bağlantılı yapılar, Kürt sorununun çözümünde kendilerini tek yetkili merci olarak görme eğiliminde. İttihad'ul Ulema gibi halk nezdinde muteber bir sivil toplum kuruluşunun veya HÜDA PAR gibi kitle tabanı olan bir partinin bu konuda söz sahibi olması ve muhatabiyet noktasında varlık gösteriyor olması bu kesimlerin tepkisini çekiyor. Bu durum, Kürt sorununun sadece devletle Kürtler veya devletle PKK arasında değil, aynı zamanda farklı Kürt grupları arasında da bir diyalog ve uzlaşı sorunu olduğunu gösteriyor.

 

Rapor, Kürt sorununun PKK meselesinden ayrı ele alınması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. PKK’nin, Kürt meselesinin nedeni değil, bu meselenin yarattığı zemini istismar ederek güç kazanan bir aktör olduğu vurgulanıyor. Raporda, PKK’nin özellikle 1990’larda dindar Kürtlere, din adamlarına ve ibadethanelere yönelik saldırıları (örneğin, 1992 Susa Camii Katliamı) örnek gösterilerek, örgütün bölgenin manevi ve kültürel dokusunu hedef aldığı belirtiliyor. Bu tür eylemler, PKK’nin Kürt halkının haklarını savunma iddiasıyla çeliştiğini ortaya koyuyor.

 

DEM'liler sorunun temel çözüm zemini olarak İslam'ın gösterilmesinden mi rahatsız oldular?

 

DEM ve onunla bağlantılı olan PKK’nin ideolojik temellerinin laik-pozitivist bir zemin üzerine kurulduğu, hem resmi açıklamalarla hem de yazılı beyanlarla pek çok kez açıkça dile getirilmiştir. Ancak bu yaklaşım, büyük çoğunluğu Müslüman olan ve canlı bir dini-sosyal hayata sahip Kürt halkı tarafından kabul görmemiştir. Kamuoyunun da şahit olduğu üzere, söz konusu yapı, bu toplumsal gerçeği aşmak ve 'dine karşı olmadığı' algısını inşa etmek için yanına bölgeden bazı din adamlarını alarak stratejik bir manevra gerçekleştirmek için çok çabalamıştır.

 

Dolayısıyla, eğer DEM Partililer, sorunun nihai çözümünün İslami değerler temelinde ele alınması gerektiğine dair ifadelerden rahatsızlık duyuyorlarsa, şunu anlamalarında büyük fayda var: 'Toplumsal uzlaşma ve çözüm' iddiasıyla yola çıkılmış tarihi öneme haiz bir siyasi konjonktürde süreçteki tüm tarafların, nihayetinde bu halkın asli ve kadim değerlerine saygı duymayı öğrenmesi elzemdir. Bu gereklilik, sürecin daha kapsayıcı ve kalıcı olmasının da ön şartıdır.

 

Bölgesel Bağlam: Suriye Kürtleri ve Türkiye’nin Rolü

 

Rapor, özellikle 9. maddede, sınır ötesindeki Kürtlerle insani ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu öneri, Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki Kürtlerle ilişkilerini yeniden değerlendirmesi için önemli bir fırsat sunuyor. Özellikle Suriye’deki Kürtlerin statüsü hem Türkiye’deki çözüm süreci hem de bölgesel istikrar açısından kritik bir mesele. Suriye’de Kürtlerin statüsü, İsrail ve diğer emperyal güçlerin bölge üzerindeki hesapları nedeniyle uluslararası bir boyut kazanmış durumda. Türkiye’nin bu konuda klasik ulusalcı yaklaşımlardan uzak durarak, adalet ve hakkaniyet temelinde bir politika geliştirmesi gerekiyor.

 

Türkiye, Suriye’deki Kürtlerin statüsü konusunda yapıcı bir rol oynayabilir. Örneğin, Suriye yönetimi ile SDG/YPG arasındaki gerilimde arabulucu bir pozisyon alarak hem Kürtlerin haklarını koruyan hem de bölgesel istikrarı destekleyen bir çözüm önerisi sunabilir. Bu, Türkiye’nin elindeki stratejik kozları emperyalist güçlerin etkisinden kurtararak, bölgedeki kardeşlik bağlarını güçlendirebilir.

 

Daha önce www.haberfikir.com 'da yayınlanan “Yeni Süreç, PKK’nin Silah Bırakması, Engeller ve İmkanlar” ve “Yeni Sömürgecilik, Alt-Üst Kimlik Tartışmaları Arasında Kürtler ve Devletleşme Talebi” başlıklı makalelerimizde de bu adımlara dair öneriler sunulmuştu.

 

Çözüm Sürecinde İslam’ın Rolü

 

Rapor, Türk ve Kürt halklarının bin yıllık birlikteliğinin temelinde İslam’ın olduğunu vurguluyor ve bu ortak paydanın çözüm sürecinde kilit bir rol oynayabileceğini savunuyor. İslam’ın, etnik kimlikleri ayrıştırıcı değil, birleştirici bir unsur olarak görülmesi gerektiği belirtiliyor. Bu bağlamda, medreselerin ihyası ve din eğitiminin güçlendirilmesi, toplumdaki ahlaki yapıyı yeniden inşa etmek için önemli bir adım olarak öneriliyor.

 

Sonuç ve Çağrı

 

İttihad'ul Ulema’nın raporu, Kürt sorununun çözümü için adil, gerçekçi ve uygulanabilir bir yol haritası sunuyor. Rapor, sadece devletin değil, Kürt toplumunun farklı kesimlerinin de sorumluluk alması gerektiğini vurguluyor. Sorunun çözümü için, PKK’nin silahlı mücadelesinin sona ermesi, devletin inkârcı politikaları terk etmesi ve Kürtler arasında diyalog ve uzlaşının sağlanması gerekiyor.

 

Türkiye, bu süreçte hem iç politikada hem de bölgesel düzeyde yapıcı bir rol üstlenmelidir. Yeni bir anayasa, anadilde eğitim, ekonomik adalet ve bölgesel iş birliği gibi adımlar, Kürt sorununun çözümünü hızlandıracaktır.

 

Kürt sorunu, sadece Türkiye’nin değil, tüm bölgenin geleceğini etkileyen bir mesele. Adalet, hakkaniyet ve kardeşlik temelinde atılacak adımlar, bu sorunun bir ayrılık unsuru olmaktan çıkıp bir zenginlik kaynağı haline gelmesini sağlayabilir. İttihad'ul Ulema’nın raporu, bu doğrultuda desteklenmesi gereken bir metin olarak öne çıkıyor.


 

Özet
:
Naci Hanpolat - Doğu ve Güneydoğu'daki medreselerde eğitim veren âlimlerin oluşturduğu İttihad'ul Ulema isimli sivil toplum kuruluşunun hazırladığı rapor, Kürt sorununun çözümüne dair kapsamlı ve gerçekçi öneriler sunuyor. Ancak raporu dinleyen DEM Partili milletvekilleri, içeriğe tepki göstererek toplantıyı terk etti. Bu davranış, DEM Partililerin, konunun tek muhatabı olma konumlarının bu raporla tehdit edildiği düşüncesinin bir yansıması olarak yorumlandı
Resim
Türkçe
X