Pakistan-Hindistan geriliminde Çin nerede duruyor?
RUSSIA TODAY'da yayınlanan aşağıdaki makalede yazar, Çin'e her ne kadar Pakistan'la daha yakın ilişkilere sahipse de Hindistan-Pakistan geriliminde tarafsız olmayı salık veriyor. Yazarın kendisi Rus ve yayınlandığı mecra da önemli bir Rus mecrası ama yine de yaklaşım olarak Çin'i Hindistan üzerinden ABD ile yakınlaşmaya çağıran bize göre absürd bir çıkarımda bulunuyor. Fakat Çin'in küresel pozisyonlanmasına dair değerlendirmeleri ve çatışmanın dinamikleri ile ilgili vurguları nedeniyle okuyucularımızın dikkatlerine sunmayı tercih ettik.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çin'in Hindistan-Pakistan krizinde neleri kaybedebilir?
Geçtiğimiz hafta Keşmir'de meydana gelen ölümcül saldırının ardından Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim bir kez daha alevlenirken, Çin iki taraf arasında denge kurmaya çalışıyor. İslamabad'a yönelik güçlü taahhütleri ile ekonomik işbirliğini geliştirme ve Yeni Delhi ile ilişkileri canlandırma isteği arasında sıkışmış durumda.
Kan dökülmesi ve bölgedeki gerilimin hızla tırmanması karşısında Pekin, Hindistan ve Pakistan'ı itidalli olmaya, çatışmayı barışçıl yollarla çözmeye ve bölgesel barış ve istikrar için birlikte çalışmaya çağırdı. Bu tür söylemler Çin'in olağan diplomatik repertuarına aittir ve Pekin'in ekonomik çıkarlarını desteklemesini ve mümkün olan her yerde iş yapmaya devam etmesini sağlayan öngörülebilirlik ve istikrar vurgusunu yansıtır. Pekin'in bağlantısızlık politikasına bağlı kalması ve üçüncü taraflar arasındaki çatışmalara sürüklenmek istememesi nedeniyle söylemler çoğu zaman somut eylemlere dönüşmemektedir.
Barış içinde bir arada yaşama ilkelerini seslendiren Çin, uluslararası düzeyde aktif bir güvenlik ve askeri oyuncu olmaktan çekinmektedir. Aslında, aktif bir rol sadece faydalar değil aynı zamanda önemli riskler de getirmektedir. Çünkü bu durumda Çin hegemonyadan, güç politikalarından ve geleneksel büyük güç rekabetinden hoşlanmayan barışçıl bir güç imajını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Aynı zamanda Çin'in tarafsızlığı çoğu zaman çatışan taraflardan biri için olumlu sonuçlar doğurur. Mevcut durumda Çin'in tarafsızlığından Yeni Delhi'den ziyade İslamabad'ın daha fazla fayda sağladığı göz ardı edilemez.
Çin, Pahalgam'daki saldırıyı şiddetle kınamasına rağmen Hindistan'a hiçbir yardım teklifinde bulunmadı ve Yeni Delhi'nin olaylara ilişkin yorumunu kabul etmedi. Pakistan'ı saldırıyla ilişkilendiren iddiaları benimsemek yerine Pekin, Pakistan hükümetinin hızlı ve adil bir soruşturma yapılması çağrısını destekledi. Dışişleri Bakanı Wang Yi 27 Nisan'da Pakistanlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmede Çin'in İslamabad'daki 'sağlam dostlarının' meşru güvenlik kaygılarını anladığını ve Pakistan'ın egemenlik ve güvenliğini korumasına destek verdiğini vurguladı. Wang'ın yorumları Pekin'in İslamabad'a yönelik taahhütleri konusunda son derece ciddi olduğunu ve Hindistan'la olan ilişkilerini muhafaza etmeyi önemsediğini göstermektedir.
Bu tutumun tarihi ve jeopolitik nedenleri vardır. Hindistan ve Pakistan, 1947'de Hindistan'ın bölünmesinden bu yana ciddi anlaşmazlıklar yaşamaktadır. İki taraf o tarihten bu yana birçok kez askeri çatışmaya girmiştir. Düşmanlığın kaynaklarından biri de toprak talepleridir. Keşmir, Hindistan, Pakistan ve Çin arasında bölünmüş durumda ve bu durum her üç başkentte de belli bir hayal kırıklığına yol açıyor. Daha da önemlisi, Pakistan 1963 yılında bazı bölgeleri Çin'e bırakmış ve bu durum Hindistan tarafından tanınmamıştır. Bu anlaşma o dönemde İslamabad ile Pekin arasındaki bağların derinleşmesinde önemli bir an olarak görülmüş olsa da, Yeni Delhi ile Pekin arasındaki uçurumu daha da derinleştirmiştir. Bu prizmadan bakıldığında Çin'in Hindistan tarafından mevcut çatışmada aracı ve tarafsız bir aktör olarak kabul edilmesi pek mümkün değil.
Çin farkında olsa da olmasa da Pekin'in soruna angajmanı çok güçlü.
Çin'in 'üçgen' içindeki konumu, Pakistan'ın giderek Pekin'in en yakın stratejik ortağı haline gelmesi nedeniyle karmaşık bir hal almaktadır. İkili işbirliğinin kapsamı çok geniş ve bir yanda Çin, diğer yanda Hindistan ve diğer bölgesel oyuncular arasındaki tipik ilişkilerin çok ötesine geçiyor. Xi Jinping 2013 yılında Kuşak ve Yol Girişimi'ni (BRI) başlattığında, Çin-Pakistan ekonomik koridoru (CPEC) Çin'in küresel girişiminin amiral gemisi projelerinden biri haline geldi. Bu proje Pekin'in Gwadar Limanı üzerinden Umman Denizi'ne doğrudan erişimini ve bu stratejik bölgedeki konumunu güçlendirmesini sağladı. CPEC kapsamındaki Çin-Pakistan işbirliği, bazı projelerin Keşmir'deki tartışmalı bölgelerde uygulanması nedeniyle Hindistan'da çok olumsuz algılandı. Yeni Delhi, Çin'in ülkenin en büyük silah tedarikçisi haline gelmesi ve iki tarafın ortak eğitim, askeri teknoloji transferi ve istihbarat paylaşımı konusunda anlaşması nedeniyle İslamabad ve Pekin arasındaki yakın savunma ve askeri ilişkilerden endişe duymaktadır.
Jeopolitik ve jeoekonomik nedenler Çin'in Pakistan'daki payını artırıyor. İslamabad ile ortaklık Pekin'in Yeni Delhi üzerinde baskı kurmasına ve Hindistan'ın artan bölgesel hırslarını dengelemesine yardımcı oluyor. Aynı zamanda güçlü ve istikrarlı bir Hindistan, Çin'in çıkarlarıyla çelişmek zorunda değil.
Güvensizlik ve anlaşmazlıklara rağmen Hindistan, Çin'in en önemli ticaret ortaklarından biridir. Hindistan'ın iç pazarı Çinli ihracatçılar için büyük fırsatlar yaratmaktadır ve Çinli yatırımcıların ülkedeki varlığı uzun süredir güçlüdür. Paradoksal olarak, Hindistan ve Pakistan arasındaki çatışma, Çin-Hindistan ilişkilerinin ısındığı bir döneme denk geliyor. İki ülke yakın zamanda sınır gerginliklerini azaltma ve ortak sınır devriyeleri ile doğrudan uçuşları yeniden başlatma konusunda anlaştı. Ancak Keşmir'deki çatışma bu eğilimi tersine çevirebilir.
Çin-Hindistan ilişkileri temkinli işbirliği ve askeri çatışmalar arasında gidip gelse de Çin, devam eden çatışmada Hindistan'ın kaygılarını çeşitli nedenlerle anlayışla karşılayabilir. Yeni Delhi terörizm ve İslamcı grupların yarattığı tehditle aktif bir şekilde mücadele ediyor. Pekin de Sincan'daki terörizm ve İslamcı bağlantılı ayrılıkçılık nedeniyle kendini tehdit altında hissediyor. Benzer şekilde Hindistan'ın Keşmir'de istikrar ve kontrol sağlama çabası da Pekin'in Sincan ve diğer sınır bölgelerine yaklaşımına benziyor. Bu nedenle hem Çin hem de Hindistan sırasıyla Pekin ve Yeni Delhi'deki merkezi otoritelere meydan okuyan aktörlere karşı koymakla ilgileniyor. Dahası Çin, Pakistan'daki vatandaşlarına yönelik onlarcasının öldürüldüğü doğrudan saldırılara maruz kaldı. Dolayısıyla Pakistan hükümetinin yanında yer almak, Pekin'in aşırıcılık ve terörizme karşı kararlı bir savaşçı olarak konumunu zora sokabilir.
Çin'in bölgenin aşırıcılığın ya da büyük güç rekabetinin yuvası haline gelmemesini sağlamakta çıkarı vardır. Keşmir veya Pakistan'ın aşiret bölgelerindeki istikrarsızlık Çin'in iç istikrarı ve batı sınırı için doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. Hindistan ve Pakistan arasındaki bir savaş CPEC'i tehlikeye atacağı, Sincan'ı istikrarsızlaştıracağı ve potansiyel olarak diğer küresel aktörleri de içine çekerek Pekin'in uzun vadeli bölgesel hedeflerini baltalayacağı için Çin'e ciddi zarar verecektir.
Aynı zamanda, hem Hindistan hem de Pakistan ABD'nin geleneksel olarak önemli ortakları olduğundan, mevcut kriz Pekin ve Washington'un durumun çözümüne yardımcı olmak için birbirleriyle yapıcı bir şekilde ilişki kurmaları için bir fırsat yaratmaktadır. Çin ve ABD halihazırda aynı siyasi duruşu benimsemiş olsa da, bu konuda aktif olarak bir araya gelme ve aktif adımlar atma şansı henüz kullanılmadı.
YAZAR: Ladislav Zemánek
Ladislav Zemánek, Çin-CEE Enstitüsü'nde yerleşik olmayan araştırma görevlisi ve Valdai Tartışma Kulübü uzmanıdır.
KAYNAK:https://www.rt.com/