Stratejik sabır düşman için bir fırsata dönüşmesin
İran İsrail saldırganlığına karşı vatanının ve aynı zamanda İslam ümmetinin izzet ve şeref savaşını veriyor. Savaş acımasız ve güçler dengesiz. Karşı taraf dünyanın en büyük güçlerinden aldığı destekle ahlaksız, şımarık ve ilkesiz. İran ise muhtemelen savaş daha da büyüyüp yayılmasın ve bir yerde karşılıklı olarak herkes mevzisine çekilsin beklentisi ile olsa gerek çok ölçülü ve hesaplı hareket ediyor ve misillemelerinde ‘aşırıya’ gitmiyor.
Şöyle ki İran, maruz kaldığı ilk şok dalgasında aldığı yaralara rağmen İsrail’in savaş uçaklarının bulunduğu hava üsleri, hangarlar ve büyük silah depoları ile Nükleer reaktörün bulunduğu Dimona’ya henüz saldırmış değil. Ara sıra Dimona’yı vuracağız diye tehditler yayınlasa da savaşın seyrini büyük oranda etkileyecek saldırılardan uzak duruyor gibi.
Yıllardır İsrail’e ve ABD’ye karşı her alanda savunma hazırlığı yapan ve devrimden bu yana geçen 45 yılda hep ön cephede olan İran’ın stratejik aklı illaki bu tür durumlar için çeşitli varsayımlara göre planlar hazırlamıştır. Hakeza uluslararası alanda bilemediğimiz birçok gelişme de muhakkak yaşanıyordur ama açık kaynaklardan okuyabildiğimiz kadarıyla bir durum tespiti yapmak gerek çünkü İsrail’in bu sefer giriştiği bu saldırıdan boyunun ölçüsünü almış ve başı eğik olarak çıkması çok önemli.
Düşmanınız ölçüden anlayan ve duruma göre mantıklı hareket eden bir hasım olsa yaptığınız hesap doğru bir hesap olabilir ama eğer düşman İsrail gibi kural, kaide, usul, erkan tanımayan bir düşman ise bu durumda farklı hareket etmeniz ve sizden beklenmeyeni yapmanız lazım.
Allah rahmet etsin Hizbullah lideri Şehit Hasan Nasrallah katil rejimin Gazze’ye saldırı başlatmasından sonraki bir yıl içinde ölçülü saldırılarla İsrail’in kuzeyini Yahudi yerleşimciler için yaşanmaz hale getirmişti. Öte yandan Hizbullah’ın yıllarca bin bir emekle biriktirdiği füze stokuyla da işgalci rejimin stratejik merkezlerini vurmakla tehdit ediyordu ama muhtemelen savaşın bölgeye yayılmaması için bu füzeleri kullanmayı tercih etmedi. Belki de İran bu yönde telkinde bulundu, bilemiyoruz ama İsrail’in ölçü-kural tanımaz saldırganlığı Hizbullah’ın kim bilir ne zahmetlerle biriktirdiği büyük cephaneliğini görüldüğü kadarıyla büyük oranda yok etti. Tek tek veya topluca şehit edilen komuta heyetinin yanında menzili İsrail’in en derin noktalarını vurabilecek kapasitede olan füze stoku ya yok edildi veya kullanılamaz duruma getirildi. Halbuki Allah bilir, zamanında onlar kullanılabilmiş olsaydı belki de İsrail aldığı darbelerle daha erken pes etmek zorunda kalabilirdi.
Şimdi aynı durum Iran’da da var gibi görünüyor.
İran yıllarca yer altında ciddi füze ve SİHA üretim ve stoklama alanları oluşturdu. İsrail saldırısının ilk günlerinde nispeten daha zayıf füzeler kullanan İran, gün geçtikçe İsrail’e önlenmesi daha zor ve çok daha etkili füzeler göndermeye başladı.
Ama açıklamalardan anladığımız kadarıyla hala ellerindeki asıl vurucu gücü oluşturan hipersonik füzeleri kullanmaya başlamadılar. Halbuki İsrail’i daha çabuk pes ettirmek ve elini kolunu kesmek için savaş uçaklarının barındırıldığı ve havalandığı pistler ilk günden vurulabilir ve İsrail’in önde olduğu olduğu tek alan olan hava üstünlüğüne ciddi zarar verilebilirdi.
İnşallah İsrail veya ABD onlarca yıllık emeğin ürünü olan bu depoları bulup havaya uçurmadan İran, bu füzeleri kullanma imkânı bulur. Acaba siyasi irade, Ülkenin asıl yöneticisi ve tüm silahlı birimlerin başkomutanı olan Ayetullah Hamenei’nin direktiflerine rağmen ABD ile barış anlaşması yapma imkanını zora sokmamak için İsrail’e acı darbeler vurmaktan imtina mı ediyor?
Evet, ülkede sosyal ekonomik çok sıkıntılar var ve halk nefes almak istiyor. Ülkenin toparlanması, ülke içi sorunlara daha çok odaklanılması ve bundan sonra gelecek büyük savaşlara daha iyi hazırlanılması için savaşın durması İran’ın hiç şüphesiz yararına olur. Normal şartlarda bu böyle ama eğer ABD’nin de savaşa gireceği ve İran’ı çok daha büyük zarara uğratacağı bir saldırı ufukta görünüyorsa o saldırının olmasını beklemektense elindeki tüm güçleri kullanıp İsrail’in kalbini vurmak İran için daha doğru olabilir.
Dışardan gazel okumak kolaydır. Hele hele ABD ve onun ileri karakolu İsrail söz konusu olduğunda bu ikisine birden karşı durmak ve fiilen savaşmak her babayiğidin kârı değildir. Bu yönde mücadelesini takdir ettiğimiz İran’ın giriştiği bu kutlu-mukaddes yolda başarılı olması için Hak Teala’ya yakarırken sebepler planında da aklın ve “savaş hiledir” tespitinin gereklerine dikkat etmek lazım. Aksi takdirde ödenen bedeller ve verilen şehitlere rağmen hadlerini çoktan aşmış bu azgın güruh zafer kazanmış zalimler olarak böbürlenmeye devam edeceklerdir.
"(Uhud’da olduğu gibi her asırda) Eğer size bir yara (ve yenilgi) dokunduysa (sabredin ve ümitsizliğe düşmeyin,zira) o (düşman) kavme de benzeri bir yara (ve hezimet) değmişti. İşte Biz (galibiyet ve hâkimiyet) günlerini (ve dönemlerini) insanlar (Hakkı tutan veya bâtıla uyan toplumlar) arasında (imtihan gereği ve gayretlerine göre) böyle çevirip-devredip dururuz. Bu, Allah’ın iman edenleri bilmesi (belirtip ayırıvermesi) ve sizden (bu deneme ve eleme sürecine) şahitler (veya şehitler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez." Al-i İmran, 140
"O (size saldıran düşman) topluluğu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz, Allah’tan onların ümit etmedikleri şeyi umuyorsunuz (dünyada zafer ve izzet, ahirette ise cennet bekliyorsunuz). Ve (unutmayın ki) Allah (her şeyi) bilendir, doğru hüküm verendir." Nisa, 104