Yapay Zeka Çağında İstihbarat Yeniden Tanımlanıyor
Foreign Policy'de Greg Levesque ve Calder Walton, tarafından kaleme alınan çevirisini sunduğumuz makale, yapay zekânın büyük veri ve açık kaynak devriminin istihbarat dünyasında haşlattığı köklü bir dönüşümü anlatıyor. Yazarlara göre; artık savaş, sırların değil verinin savaşı. Gizliliğe dayalı klasik istihbarat anlayışı yerini, açık kaynaklardan beslenen hızlı, şeffaf ve yapay zekâ destekli bir modele bırakıyor. ABD’de başlayan bu paradigma değişimi, yalnızca güvenlik kurumlarını değil; devlet, özel sektör ve birey ilişkilerini de yeniden tanımlıyor.
Yapay Zeka Çağında İstihbarat Yeniden Tanımlanıyor
Açık kaynak istihbaratı (OSINT), klasik gizlilik çağını sona mı erdiriyor?
Dünya, istihbarat ve ulusal güvenlik alanında bir dönüm noktasına girmiş durumda. Açık kaynaklardan erişilebilen veri patlaması ile bu verileri devasa ölçekte işleyebilen yapay zekâ (YZ) teknolojilerinin birleşimi, istihbaratın doğasını kökten değiştiriyor. Artık istihbarat yalnızca “gizli bilgi” toplamakla sınırlı değil; veriyi kullanarak dünyayı net görmek, hızlı karar almak ve küresel teknoloji yarışında ilk adımı atmak anlamına geliyor.
Gizlilikten Açıklığa: Yeni İstihbarat Paradigması
1947’de CIA kurulduğunda, istihbarat çalışanları gizli bilgilerin avcılarıydı. Bugünse veri her yerde; dijital dünyada küresel ölçekte bilgi toplanabiliyor. Oyun kökten değişti. ABD ve diğer büyük güçler, artık “yapay zekâ, kuantum bilişim ve sentetik biyoloji” gibi geleceğin teknolojilerini kazanmak için yeni bir rekabete girmiş durumda. Bu teknolojilere hükmedenler, 21. yüzyılın jeopolitik düzenini belirleyecek.
Tarih bize gösteriyor ki, teknolojideki ve jeopolitikteki paradigma değişimleri, istihbarat anlayışında da benzer bir dönüşümü zorunlu kılar. ABD istihbarat topluluğu için bu, “kapalı, sınıflandırılmış bilgi” modelinden “açıklık, hız ve bilişsellik” modeline geçiş anlamına geliyor. Bu dönüşümün merkezinde açık kaynak istihbaratı (OSINT) bulunuyor. YZ destekli OSINT artık klasik istihbaratın tamamlayıcısı değil; bizzat temeli haline geliyor.
Veri Çağının Yeni Değeri: Açık Kaynak İstihbaratı
OSINT artık ulusal bir varlık olarak görülmeli. Çünkü YZ çağında veri, tıpkı toprak, emek ve sermaye gibi üretimin temel unsurlarından biri haline geldi. OSINT’in gücü, erişilebilirliği ve şeffaflığında yatıyor. Bu nedenle gizli ortamlarda değil, açık alanlarda geliştirilmesi gerekiyor.
Ne var ki ABD istihbarat kurumlarının bir kısmı hâlâ OSINT’i ikincil bir unsur olarak görüyor. Oysa dünyanın büyük kısmındaki veriler artık açık dijital ortamda üretiliyor. Bu yüzden temel soru artık “Ne kadar gizli bilgiye ulaşabiliriz?” değil, “Açık alan bize zaten ne söylüyor?” olmalı.
Yeni İstihbarat Devleti: Kamu ve Özel Sektör İşbirliği
Bazı çevreler, tamamen açık kaynaklara odaklı yeni bir ABD istihbarat ajansı kurulmasını öneriyor. Ancak bu öneri, en değerli açık kaynak çalışmalarının zaten devlet dışında yapıldığını gözden kaçırıyor. ABD’nin OSINT potansiyelini tam anlamıyla kullanabilmesi için, bu alanı bir bürokratik yapı değil, ulusal bir varlık olarak görmesi gerekiyor.
Bu da kamuyla özel sektör arasında duvarlar değil, köprüler kurulmasını zorunlu kılıyor. Gerçek yenilik, özel sektörde gerçekleşiyor. YZ gibi yeni teknolojilerde öncülük yapan şirketler, istihbarat ve karşı istihbarat yeteneklerini ölçekli biçimde geliştirme konusunda devletten daha esnek hareket edebiliyor.
Bunun örnekleri çok: 2013’te Mandiant, Çinli APT1 casus grubunu; 2016’da CrowdStrike, Rus hacker grubu “Fancy Bear”ı ilk tespit eden kuruluşlardı. Eski bir üst düzey ABD istihbarat yetkilisi, geçmişteki çalışmalarının yüzde 95’inin aslında OSINT yoluyla yapılabileceğini söylüyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı ve Şirket İstihbaratının Yükselişi
2022’de Dow Chemical bünyesindeki küçük bir istihbarat ekibi, açık kaynak verilerini analiz ederek Rusya’nın Ukrayna’yı tam ölçekli işgalini, birçok devletin resmi raporlarından önce tahmin edebildi. Bu örnek, özel sektör istihbaratının ulaştığı düzeyi gösteriyor.
Benzer bir dönüşüm karşı istihbaratta da yaşanıyor. YZ destekli yeni araçlar sayesinde özel sektör, artık yalnızca hedef değil; aynı zamanda istihbaratın aktif bir aktörü haline geliyor.
Soğuk Savaş’tan Dijital Çağa: Eski Yapıların Sonu
ABD istihbarat topluluğu Soğuk Savaş döneminde, gizli bilgilere dayalı bir yapı olarak kuruldu. Ancak bugün veri, sensörler aracılığıyla sürekli akıyor. Doğru veri bilimcilerin elinde, kamuya açık bilgiler bile beklenmedik derinlikte sonuçlar doğurabiliyor.
Gazetecilik girişimi Bellingcat, bu dönüşümün en çarpıcı örneklerinden biri. Dijital araçlarla Rus istihbaratının gizli operasyonlarını ifşa ettiler; bu, bir zamanlar yalnızca devletlerin yapabileceği bir işti.
Yeni Jeopolitik Cephe: Çin’in Veri Stratejisi
ABD’nin karşı karşıya olduğu en büyük stratejik tehdit olan Çin, istihbaratı “toplumun tüm unsurlarını” kapsayan bir yaklaşımla yürütüyor. Çin Komünist Partisi (ÇKP) lideri Şi Cinping’in “ulusal yeniden doğuş” stratejisi, askeri ve sivil alanları birleştiriyor; dolayısıyla Batı’daki hedefler arasında bu ayrım gözetilmiyor.
Çin, sadece gizli bilgileri değil, açıkta bulunan verileri de topluyor. Bu devasa veri yığınlarını analiz etmek için YZ teknolojisini yoğun biçimde kullanıyor. Ülke genelinde kurulan dev veri merkezleri, hem yurtiçi hem de yabancı kaynaklardan elde edilen bilgileri depoluyor.
FBI verilerine göre, 2022 itibarıyla her 12 saatte bir Çin bağlantılı yeni bir casusluk soruşturması başlatıldı. Eski FBI Direktörü Christopher Wray, Çin’in ABD’den diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla kişisel ve kurumsal veri çaldığını söylemişti.
Yeni Cephe: Şirketlerin Karşı İstihbarat Yarışı
Bu tehdide karşı ABD’de özel sektör kendi karşı istihbarat birimlerini kurmaya başladı. Meta, Amazon, Microsoft, Apple, OpenAI ve hatta X (eski Twitter) gibi teknoloji devleri artık kendi platformlarında yabancı istihbarat operasyonlarını izleyen ekipler oluşturuyor.
Meta CEO’su Mark Zuckerberg, şirketin bu amaçla yürüttüğü çalışmalardan bahsederken, “platformlarımız kötü niyetli aktörler tarafından nasıl kullanılıyor” sorusuna odaklandıklarını açıklamıştı.
Sonuç: Gizliliği Değil, Veriyi Yöneten Kazanacak
ABD istihbarat kurumları, 20. yüzyılın dünyasına göre şekillenmiş yapılar. Ancak bugünün dijital dünyasında istihbarat artık “kimin daha çok sırrı var” değil, “kimin veriyi daha hızlı, doğru ve etkili işleyebildiği” sorusuna dayanıyor.
İstihbarat yarışının kazananları, gizli bilgilere sahip olanlar değil; veriyi yönetenler, yapay zekâyı kullananlar ve işbirliğini önceleyenler olacak.
Bu yalnızca bir “yöntem değişimi” değil, istihbarat kavramının yeniden tasarımıdır.
Ve bu dönüşüme öncülük etmesi gereken ülke hâlâ Amerika Birleşik Devletleri’dir.
KAYNAK: https://foreignpolicy.com/