Tuzağın Adı Ateşkes
Naci HANPOLAT
İsrail, Katar’da Hamas yönetiminden müzakere heyetinin bulunduğu bir toplantıyı hedef aldı. Haber ajanslarına göre Hamas heyeti, ABD’nin kendilerine sunduğu yeni ateşkes taslağını değerlendirmek üzere bir araya gelmişti. Toplantıya Türkiye’de bulunan Hamas temsilcilerinin de katıldığı bildiriliyor.
İsrail’in böylesi bir saldırıyı ABD’den habersiz gerçekleştirmesi mümkün görünmediğine göre, Hamas’ın adeta bir tuzağa çekildiği anlaşılıyor. Nitekim Trump’ın müzakerecisi Steve Witkoff’un Hamas’tan "ateşkes önerisine dair yanıt beklendiğini" açıklaması ve Hamas’ın da “ABD’den yeni bir teklif aldık” beyanı, Hamas'ın bu süreci ciddiye aldığını ve bu sebeple tüm yetkililerini toplantıya çağırdığını ortaya koyuyor.
ABD ve İsrail'in de mümkün olan en yüksek kaybı yaşatmak için böyle bir tuzak kurmayı kararlaştırdıkları anlaşılıyor. Hatırlanırsa İsrail’in İran’a yönelik 12 günlük savaşı da Trump’ın “müzakereler iyi gidiyor” şeklindeki yanıltıcı açıklamasından hemen sonra başlamıştı. Görünen o ki ABD artık arabulucu rolü oynamaya dahi gerek duymuyor.
Ortadoğu’daki en büyük Amerikan üssünün bulunduğu Katar’da, kendi sunduğu ateşkes önerisini görüşen bir heyetin hedef alınmasına bizzat zemin hazırlıyor. Üstelik bu saldırının en üst düzeyde Trump tarafından koordine edildiği anlaşılıyor. Katar’ın elinde Patriot ve NASAMS sistemlerinden atılabilen AMRAAM-ER füzeleri, modern F-15QA, Rafale ve Eurofighter Typhoon uçaklarından oluşan güçlü bir hava filosu var. Ancak haberlerde, İsrail’in havadan yakıt ikmali yaparak 15 uçakla saldırıyı gerçekleştirdiği, buna rağmen Katar’ın tek bir savunma füzesi bile ateşlemediği kaydediliyor.
Bu durum, Katar’ın modern silahlarının kontrolünün fiilen kendi subaylarının elinde olmadığını ya da bağımsız karar inisiyatifinden yoksun olduklarını gösteriyor. Daha da çarpıcı olan ise saldırıdan yalnızca 20 dakika önce Katar’ın ABD ve İngiliz uçaklarıyla birlikte ortak devriye uçuşu gerçekleştirmiş olması.
Bu tablo, Katar’dan Suudi Arabistan’a, Bahreyn’den BAE’ye kadar bölgedeki birçok ülkenin bağımsızlıklarının göstermelik olduğunu ve milyarlarca dolar harcanan ordularının yalnızca iç tehditlere karşı kullanılabilecek vitrin güçlerden ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Türkiye açısından da önemli dersler çıkarılması gereken bir olayla karşı karşıyayız. Yetkililerin açıklamaları her ne kadar aksini iddia etse de Kürecik ve İncirlik üslerinin ABD ve NATO üzerinde İsrail’e düzenli bilgi akışı sağladığı sır değil. Hatta bazı Türkiye vatandaşlarının İsrail ordusunda fiilen görev aldığı, Gazze’deki saldırılara katıldığı da biliniyor.
Böyle bir ortamda, olası bir çatışma halinde güvenlik bürokrasisi içinde menfaat karşılığı, şantajla ya da gönüllü olarak ihanet edebilecek kadroların varlığı göz ardı edilmemelidir. ABD’nin Irak işgalinde, Suriye ordusunun çöküşünde ve İran’a yönelik saldırılarda satın alınmış yerel unsurları nasıl kullandığı biliniyor.
ABD, İngiltere ve genel olarak Batı dünyası maddi olanaklar bakımından insanları cezbeden imkanlara sahip oldukları için bölgemizden insan devşirmeleri kolay oluyor; dini ve milli duyguları zayıflatılmış toplum kesimleri ise böyle tekliflere açık hale geliyor.
Bu tabloyu doğru okumak, özellikle Türkiye açısından hayati önem taşıyor. Zira bu saldırı, her ne kadar Hamas'a yönelik bir tuzak olsa da aynı zamanda Katar'ın egemenliğine doğrudan bir meydan okuma anlamına geliyor. Yarın, benzer bir saldırı ve tuzak, bölgedeki başka bir aktöre karşı da kurulabilir. Dolayısıyla her ülkenin, halkının ve bürokrasisinin bu tür tuzaklara karşı dayanıklılığını artırması hayati önem taşıyor.
Hamas liderliğinin bu saldırıdan nasıl etkilendiği henüz net değil. Umut edilen, komuta kademesinde bir kayıp yaşanmamış olması. Gelen haberler lider kadrodan kayıplar olmadığı yönünde ve bu doğrultuda İsrail tarafında bir şaşkınlık var. Belki de Katar ordusundan bir cesur yürek saldırıyı Hamas yetkililerine haber verdi, kim bilir...
Ancak eğer şehitler varsa, Hamas’ın geçmiş tecrübesi gösteriyor ki bu tür kayıplar hareketi zayıflatmak yerine daha da güçlendiriyor; şehitlerin kanı, davanın devamı için yeni bir enerji kaynağına dönüşüyor. Hamas’ın önceki şehit liderleri bunun en güzel örneği…