Öcalan'ın PKK'ya çağrısının olası etkileri
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın örgüte yaptığı silahları bırakma ve kendini feshetme çağrısının ardından gözler Kandil'den gelecek yanıta çevrildi.
Uzmanlara göre Öcalan'ın açıklaması net bir talimat içerirken sürecin bundan sonra nasıl ilerleyeceği ise sadece PKK'nın değil aynı zamanda devletin atacağı adımlara da bağlı olacak.
DEM Parti'nin İmralı heyetinin üçüncü ziyaretinin ardından düzenlenen basın toplantısında Öcalan'ın aylardır beklenen mesajının Türkçesini Pervin Buldan, Kürtçesini ise Ahmet Türk okudu.
Çağrıda Öcalan, PKK'ya seslenerek şöyle dedi:
"Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkan'ın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir."
Peki bu çağrının şifreleri neler ve bundan sonra ne bekleniyor?
Mesut Yeğen: Devletin beklentilerini karşılayan bir açıklama
Sosyolog Mesut Yeğen, Öcalan'ın açıklamasını temel olarak PKK'ya yol açan, imkan veren koşulların değiştiğini, sonlandığını, dolayısıyla PKK'nın da sonlandırılması gerektiğini bildiren bir metin olarak yorumluyor ve şunları söylüyor:
"Kesin bir bitiş ve bir fesih çağrısı yapılıyor. Aynı anda da PKK'yla ve Kürt hareketiyle özdeşleşen bir kısım taleplerin yani ayrı devletten özerkliğe uzanan bütün taleplerin artık geçersiz olduğunu bildiriyor. Bu itibariyle de çağrı esas olarak devletin beklentilerini fazlasıyla karşılayan bir açıklama. Öcalan'dan herhangi bir belirsizliğe izin vermeyen bir açıklama yapması istenmiş ve o da bu açıklamayı yapmaya razı olmuş belli ki."
Reha Ruhavioğlu: Açıklama bağlayıcı ve kesin
Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, Abdullah Öcalan'ın daha önce de örgüte yönelik bazı çağrıları olduğunu hatırlatarak bugünkünün farkını şöyle aktarıyor:
"Açıklama çok açık ve net. Açıklama bir talimat olarak yapılmış, öneri olarak değil. Bugüne kadar olan çağrıların hepsi öneri mahiyetindeydi. Ama bu açıklama bağlayıcı ve kesin. Öncesindeki mektup trafiğini de düşünürsek bu silahsızlanma çağrısına ben olumlu bir yanıt geleceğini tahmin ediyorum."
Ruhavioğlu, "Belli ki Türkiye'de silahlı örgütün bittiği aşamayı 27 Şubat 2025 olarak tarihleyeceğiz” derken, Öcalan'ın “tüm gruplar silah bıraksın ve kongre toplansın" sözlerinin gayet açık olduğunu ve tereddüde yer bırakmadığını belirtiyor ve bu nedenle örgütün çağrıya uyacağını öngörüyor.
Bundan sonra ne olacak?
Yeğen bundan sonra örgütün bu açıklamaya karşı ne diyeceğini görmek gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Tahminim o ki 'açıklamayı aldık, perspektifi benimsiyoruz ve bunu görüşmek üzere bir kongre toplayacağız' diyecektir. Bundan sonra o kongreyi beklemek gerekir. Ama kongreden ne karar çıkacağını bugünden tahmin etmek çok mümkün değil. Büyük bir ihtimalle kongreye kadar yapılacak görüşmeler kongrenin de gidişatını belirleyecektir."
Yeğen, bundan sonra artık topun biraz devletin sahasına geçmiş göründüğünü belirterek "Devletin yapacaklarına bağlı olarak da sürecin nereye evrileceğine bakıp görmek lazım" ifadelerini kullanıyor.
2013-2015 çözüm sürecinde Erdoğan PKK'nın Öcalan'ın silah bırakma çağrısına tam olarak uymadığını belirten açıklamalar yapmıştı.
Ruhavioğlu'na göre PKK'dan gelecek cevap yüksek ihtimalle Öcalan'ın çağrısının anlamını değiştirmeyecek ve değerini düşürmeyecek bir nitelikte olacak.
Daha sonraki aşamaların yani silahsızlanmanın nasıl olacağı ve silahlar ile militanların ne olacağı gibi konuların teknik mesele olduğunu belirten Ruhavioğlu, şunları söylüyor:
"Ben bundan sonra bütün bu meselenin daha teknik bir bağlamda konuşulacağını, sürecin böyle ilerleyeceğini düşünüyorum. Türkiye'nin ve Kürtlerin üzerinden çatışmanın yükü kalkmış oluyor."
Kürt sivil siyasetinin 1980'lerden bu yana demokratik siyaset mücadelesi verdiğini ama iktidarların bir silahlı örgütün varlığını gerekçe göstererek bunu engellediğini belirten Ruhavioğlu, bu örgütün ortadan kalkması durumunda bütün argümanların anlamını yitireceğini, Selahattin Demirtaş gibi aktörlerin içerde kalmasının da anlamı olmayacağını kaydediyor.
Sırrı Süreyya'nın eklediği son notun anlamı ne?
Bu arada Sırrı Süreyya Önder açıklamanın ardından Öcalan'ın bir notunu aktardı. Önder, "Kendisinin bir notunu da paylaşmak istiyoruz. Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir notunu da bizlere iletti. Onu da sizinle paylaşmış olalım" dedi.
Peki bu notun anlamı ne ve neden asıl açıklamaya dahil edilmedi?
Yeğen, bu notun Öcalan'ın açıklama metnine girmesinin devlet tarafından istenmemiş olabileceğini ya da sonradan başka bir yolla "açıklayın" denmiş olabileceğini tahmin ediyor.
Ruhavioğlu ise Öcalan'ın bu notunu "Sivil siyasete baskı yapmanın gerekçelerini ortadan kaldırdım, artık yeni bir hukuki düzene ihtiyaç var" olarak yorumluyor ve bunu şöyle açıyor:
"Yani 'siz madem PKK'yi bahane ederek sivil siyasete, sivil topluma, toplumun başka kesimlerine baskı yapıyorsunuz. Bunu ortadan kaldırıyorum. Sizin de yeni bir hukuki zemin yaratmanız gerekiyor' diyor."
Türkiye'ye genel bir demokratikleşme gelir mi?
Peki Öcalan'ın çağrısının ardından PKK'nın silah bırakma ve kendini feshetme kararı alması durumunda ülkeye genel bir demokratikleşme gelir mi?
Uzmanlara göre bunun için bekleyip görmek gerekiyor.
Ruhavioğlu Erdoğan'ın bir kez daha başkan olmak istediği için 2028'e doğru CHP'nin Kürtlerle ilişkisini bir şekilde sabote etmeye çalıştığını, Kürtler kendisine oy vermese bile en azından muhalefetten de uzaklaşmasını istediğini söyleyerek, buna karşılık verilecek yanıtın ise yine siyaset üretmekte olduğunu söylüyor ve şöyle konuşuyor:
"Bu siyasete cevap muhalefetten gelmek zorunda. Diyelim ki bu tutumun tuzağına düşersiniz, sert şeyler söylersiniz, 'Kürtler neden yanımızda değil' dersiniz, onlar size yanıt verir ve ilişki kopar gider. Ama 'biz bunu görüyoruz ve buna uygun davranacağız, buna uygun siyaset geliştiriyoruz' dersiniz. Erdoğan ve Cumhur İttifakı kendi siyasetini yapıyor. Şu an herkes için siyaset yapma zamanı."
Çağrının Suriye'deki yansıması ne olabilir?
Ruhavioğlu bu çağrı ile "Türkiye ile Kürtlerin çıkarlarının ortaklaşacağı bir kavşağa" gelindiğini belirterek bu gelişmenin Suriye ile ilgili olası yansımalarına dair şunları söylüyor:
"Bu çağrı geldiğine göre Türkiye SDG'ye ve Suriye'ye bir askeri operasyon yapmayacak demektir. SDG ve Suriye'deki Kürtler bir şekilde Türkiye'yi rahatsız etmeden ama kendilerinin de memnun olacağı bir formülle Suriye'ye entegre olacaklar demektir. Bütün bu imkanlar bu kavşağa bağlı gibi ve şu an bu kavşak geçiliyor gibi görünüyor. Yani biz bu süreçte en kritik kavşaktan kazasız belasız geçiyoruz gibi görünüyor. ‘Görünüyor' dememin sebebi ise PKK'den beklenen cevap."
KAYNAK: https://www.dw.com/