FBI–ADL Kopuşu: ABD’de Nefret Suçlarıyla Mücadelede Kırılma Noktası mı?
ABD’de Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ile Anti-Defamation League (ADL) arasındaki uzun yıllara dayanan ortaklığın sona ermesi, Washington’da yeni bir tartışmayı alevlendirdi. FBI Direktörü Kash Patel’in 1 Ekim 2025’te duyurduğu karar, sadece iki kurum arasındaki teknik işbirliğinin bitişi değil, aynı zamanda ABD’de siyasetin güvenlik kurumları üzerindeki etkisini de yeniden gündeme taşıdı.
Kararın Gerekçeleri
Patel, ADL ile yürütülen eğitim programları, istihbarat paylaşımı ve nefret suçları izleme faaliyetlerinin tümünün durdurulduğunu açıkladı. Resmî gerekçe, ADL’nin eski FBI Direktörü James Comey ile olan bağları ve muhafazakâr grupları “aşırılıkçı” olarak etiketlemesi. Özellikle Charlie Kirk’ün liderliğindeki genç muhafazakâr hareket Turning Point USA’in (TPUSA) ADL’nin “Ekstremizm Sözlüğü”ne alınması, kopuşun fitilini ateşleyen gelişmelerden biri oldu. ADL, tepkiler üzerine TPUSA’yı listeden çıkarsa da muhafazakârların öfkesi dinmedi.
Muhafazakâr Tepki ve “İntikam” İddiaları
Trump’ın atadığı Patel’in kararı, “MAGA” cephesinin ADL’ye duyduğu güvensizliği yansıtıyor. Muhafazakârlar, ADL’yi sol eğilimli, İsrail yanlısı ve siyasi muhalifleri hedef alan bir kuruluş olmakla itham ediyor. Charlie Kirk ve benzeri figürler, ADL’nin muhafazakâr örgütleri marjinalize ederek “susturma kampanyası” yürüttüğünü iddia ediyor.
Diğer yandan Demokratlar ve bazı Yahudi toplulukları, FBI’ın bu hamlesini “tehlikeli bir geri adım” olarak değerlendiriyor. Onlara göre ADL’nin dışlanması, ABD’de antisemitizm ve beyaz üstünlükçülükle mücadeleyi zayıflatacak.
ADL’nin Rolü ve Eleştiriler
1913’te antisemitizme karşı mücadele için kurulan ADL, son yüzyılda nefret suçlarının izlenmesinde kilit bir kurum haline geldi. FBI’a veri sağlayan, kolluk kuvvetlerine eğitim programları düzenleyen ADL, özellikle 11 Eylül sonrası dönemde güvenlik kurumlarıyla ilişkilerini güçlendirmişti. Ancak son yıllarda ADL’nin tarafsızlığı sık sık sorgulandı.
2023–2024’te ADL’nin Elon Musk ve X platformunu “antisemit içerikleri yaymak” ile suçlaması ve reklam boykotu çağrıları, muhafazakâr çevrelerde derin tepki yaratmıştı. Ayrıca kuruluşun büyük bağışçılarından gelen etkiler, fon kaynaklarının şeffaflığı ve İsrail yanlısı çizgisi de tartışma konuları arasında.
Tarihsel Bağlam
FBI–ADL ilişkisi 20. yüzyılın başına kadar uzanıyor. ADL’nin beyaz üstünlükçü gruplar, antisemit şiddet ve nefret söylemleri üzerine hazırladığı raporlar, FBI için uzun süre önemli bir referans oldu. Şimdi bu işbirliğinin kesilmesi, sadece teknik bir kopuş değil, aynı zamanda hukukun siyasallaşması tartışmalarını da körüklüyor.
Sosyal Medya ve Kamuoyu Tepkisi
Karar, özellikle X (eski Twitter) üzerinde kutuplaşmayı derinleştirdi. Muhafazakâr hesaplar Patel’i “tarafsızlık adına doğru bir adım” attığı için överken, karşıt görüşte olanlar FBI’ın bağımsızlığını kaybettiğini savunuyor. Bazı kullanıcılar Patel’in kararını TPUSA’ya verilen bir “jest” olarak okurken, diğerleri ADL’nin geçmiş FBI skandallarıyla olan bağlarını gündeme getiriyor.
Sonuç: Yeni Bir Cepheleşme mi?
FBI’ın ADL ile bağlarını koparması, ABD’de devlet kurumları ile sivil toplum arasındaki ilişkilerde yeni bir döneme işaret ediyor. Bir yanda “tarafsızlık” vurgusu yapan muhafazakâr kesim, diğer yanda antisemitizmle mücadelede önemli bir ortaklığın kaybedildiğini düşünen liberal çevreler var. Bu kopuşun uzun vadede nefret suçlarının izlenmesi, kolluk kuvvetlerinin eğitimi ve ABD’de antisemitizme karşı mücadelenin koordinasyonu üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ise önümüzdeki dönemde netleşecek.