AbdiMedia Söyleşisi: İslam'ın Geleceği ve Toplumsal Değişim
Sunucu: Hanımefendiler, beyefendiler; iyi akşamlar. Dünyanın neresinde olursanız olun, sesimi ve görüntümü AbdiMedia üzerinden alan herkese selamlar. Bu akşam sizlerle konuşabildiğim için çok mutluyum. Umarım sesim ve görüntüm size net ve kaliteli bir şekilde ulaşıyordur. Eğer teknik bir sorun yoksa lütfen YouTube sohbet kısmına yazın. AbdiMedia söyleşilerine verdiğiniz destek ve yönlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim. Bir süredir huzurlarınıza çıkamamıştım; bu akşam çok cazip ve önemli bir konuyla sizlerle birlikte olma fırsatı buldum. Sözü biraz uzatıyorum ki sizler sohbet kısmına "ses ve görüntü iyi" yazın, ben de gönül rahatlığıyla programa giriş yapayım. Yayının başından beri bana eşlik eden sevgili Mecid’e de teşekkürler.
(Sunucu, konuğuna yönelik sosyal medyadaki hakaretler ve kendisine hediye edilen iPhone gibi güncel polemiklere değinerek soruyor):
Sunucu: Size yönelik ağır hakaretler ve iftiralar oldu. Hatta size hakaret eden birine "ödül" olarak iPhone 17 gibi hediyeler verilmiş. Bu hakaretler mi yoksa iftiralar mı sizi daha çok incitti?
Konuk (Erdestani): Hiçbiri. Ne hakaretler ne de iftiralar beni üzdü. Bunlara hazırlıklıydım, benim için sürpriz değildi. Bu yola gözüm açık çıktım. Tarih biliyorum; peygamberlerin, imamların başına neler geldiğini biliyorum. Dolayısıyla o meddahın, o vaizin söyledikleri veya telefonla arayıp küfreden gençlerin tavırları beni bir an bile sarsmadı. Beni asıl düşündüren, bu "alim" maskesi altındaki kişilerin seviyesizliği. Artık gerçek anlamda saygın figürler yetişmiyor.
Sunucu: Peki, sorun nerede?
Konuk: Bakın, bu baskı mekanizmalarının, özel mahkemelerin tek bir sonucu oldu: "Münafık yetiştirmek." İnsanları, iktidarın duymak istediği şeyleri söyleyen ama içten içe bambaşka şeylere inanan ikiyüzlülere dönüştürdüler. Toplumda yalanı bir yaşam zorunluluğu haline getirdiler. Bugün İran'da yalan söylemeden normal bir hayat sürmek neredeyse imkansız. Bir belediye işçisi bile işe girmek için onlarca yalan sıralamak zorunda kalıyor. Eskiden, örneğin Ayetullah Humeyni zamanında, bugünkü gibi bir "meddahlık" (din üzerinden övgü düzme) kültürü bu kadar yozlaşmamıştı. O dönemde birisi yüzüne karşı aşırı övgü yapsa rahatsız olurdu. Şimdi ise bu bir sektöre dönüştü.
(Sohbet, İran'ın siyasi geleceği ve "Velayet-i Fakih" yetkileri üzerine derinleşiyor...)
Konuk: Ben Ayetullah Humeyni’nin bir eleştirmeniyim, taraftarı değilim. Ama gerçekleri konuşmalıyız. O dönemdeki tartışma, dini yetkilerin sınırları üzerindeydi. Bugün geldiğimiz noktada ise sistemin kendi hedeflerine ulaşamadığını, halkın dinine de dünyasına da ağır hasarlar verdiğini görüyoruz. Şahsi fikrim şudur: Ben bir **"Din Devleti"**ne inanmıyorum. Sadece ve sadece gerçek anlamda demokratik bir halk yönetimine inanıyorum.
Sunucu: Peki ya gelecek? Üçüncü bir lider veya değişim ihtimali?
Konuk: Geleceği kestirmek zor ama bu milletin sağduyusuna inanıyorum. Millet öfkeli ve öfkesinde haklı, ama aynı zamanda çok akıllı. Eğer bu halk sağduyulu olmasaydı, bunca baskıya rağmen ülkenin bütünlüğü bugüne kadar korunamazdı. Gelecek 24 saatte ne olacağını kimse bilemez. Bugün "takiyye" ve "nifak" duvarları arkasında kimin ne düşündüğünü okuyamıyoruz. Ama bir gün o "beyaz duman" çıktığında (yeni bir dönemin işareti olarak), her şey beklediğimizden çok farklı olabilir.
Gençlere Mesajım: Şunu bilmenizi isterim; bugün gördüğünüz ve duyduğunuz her şey "İslam" demek değildir. İslam’ın çok daha insani, ahlaki ve hukuka dayalı bir yorumu mümkündür. Benim ulaştığım sonuç budur: Asıl dert ahlak ve insan hakları olmalıdır. Kuran-ı Kerim'de Allah kendini "Rahman ve Rahim" olarak tanıtır. Peygamberimiz için "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" denir. Bugün sergilenen o sert ve baskıcı yorum "Rahmani" değildir. Gerçek İslam, akılcı ve sevgi doludur.
Sunucu: Çok doğru. Ayette "Müslümanlar için rahmet" demiyor, "Alemler için rahmet" diyor. Yani tüm insanlık için.
Konuk: Kesinlikle. Şair Senai’nin dediği gibi: "Mülk (iktidar) küfürle baki kalır ama zulümle kalmaz." Adaletin olduğu yerde nimet artar, zulmün olduğu yerde ise devletin kökü kazınır.
Sunucu: Ağzınıza sağlık. İki saati aşkın bir süredir vaktinizi ayırdınız. İran saatiyle 22:18. Sayın Abdurrahim Süleymani Erdestani ile kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Çok teşekkürler.
Konuk: Ben teşekkür ederim. Umarım sözlerim kimseyi incitmemiş, aksine faydalı olmuştur.
Sunucu: Değerli izleyiciler, YouTube kanalımıza abone olmayı ve bildirimleri açmayı unutmayın. Bu söyleşinin öne çıkan bölümlerini Telegram, Twitter ve Instagram üzerinden de paylaşacağız. Bir sonraki yayında görüşmek üzere, Allah’a emanet olun, hoşça kalın
KAYNAK : https://www.youtube.com/live/wMOYzAjuuKI?si=eNZMVkKQ4Q5QATzN